23 Ocak 2008 Çarşamba
ESTETİK
Etiketler: estetik
20 Ocak 2008 Pazar
AMD mi INTEL mi?
12 12 2007
Dizüstü ve masaüstü bilgisayar alırken dikkat edeceğiniz ilk şey işlemcidir. İşlemci modeli olarak piyasada sadece İNTEL ve AMD var. İkisi de Amerikan firması. Peki, masaüstü ve dizüstünde hangisi daha avantajlı ya da hangisine hiç bulaşmamak lazım. İNTEL yaygın olduğu kadar acaba AMD den her yönüyle de üstün mü? AMD gerçek bir efsane mi? Bu yazımızda bunlara cevap vereceğiz.
INTEL daha çift çekirdeğe (64 bit) geçmeden AMD 64 bit teknoloji ile son kullanıcısını tanıştırmıştı. Anlayacağınız AMD'nin ufku ve başarısı INTEL'den birkaç adım önde. Ama bu önde gidiş her zaman başarı getirmiyor. 64 bit teknolojisi ve diğer teknik çalışmalar AMD yi masaüstü bilgisayarlarda tartışmasız tercih edilir hale getirdi. Masaüstü bilgisayarlarında performans arayan kullanıcılar ve özellikle oyuncular AMD den vazgeçemiyor. Fiyat olarak da INTEL'in yüksek paralara sunduğu teknolojiyi AMD size çok daha ucuz sağlıyor.
Ama bu durum notebooklarda biraz farklı. Çünkü notebook teknolojisi masaüstü teknolojisinden çok daha farklı bir durum arz ediyor. Biliyorsunuz ki işlemciler de en önemli şey hız ve en önemli sorun da ısınma. AMD'nin hızdan yana hiçbir sorunu yok. Biraz önce yazdığım gibi aynı tür INTEL işlemcilerden çok daha hızlı AMD işlemciler. İşte bu AMD’nin hızı Notebooklarda başına bela oluyor. Masaüstü bilgisayarlarda fanlarla istediğiniz tür soğutma işlemine sahipsiniz ama notebooklar öyle değil.
AMD notebooklarda en büyük problem ısınma. Aşırı hız ısınmaya sebep oluyor. Şu ana kadar da buna dişe dokunur bir çare bulunmadı. Dizüstü bilgisayarlarda alan dar ve hareket noktası olmadığı için soğutma işlemi için pek fazla bir şey yapamıyoruz.
INTEL mi AMD mi derken, işlemci haricinde bir sorun daha var. O da notebookların wireless bağlantı gücü. Wireless (kablosuz) bağlantı gücü ve uzaklığı bakımından da INTEL AMD'yi notebook bilgisayarlarda geride bırakıyor. INTEL işlemcili notebooklar, AMD işlemcili notebooklara göre aynı mesafeden daha yüksek ve kaliteli internet bağlantısı vaad ediyor.
Etiketler: amd, ana kart, driver, intel, işlemci
19 Ocak 2008 Cumartesi
Milli Füzemiz Atinayı Vurabilecek Güçte

Türkiye'nin ilk milli füzesinin adı Toros. Silah sanayisinde son yıllarda öenmli gelişmeler kaydeden Türkiye'nin ilk milli füzesi Toros'un menzili Atina'yı vurmaya yetecek kadar
MUHAMMET KUTLU'nun haberi
Türkiye'nin ilk milli füzesinin adı Toros. İran'ın Türkiye'nin her tarafını rahatlıkla vurabilecek duruma gelmesi ülkemizin silahlanma konseptini yeniden belirlemesine yol açtı. Peki yeni füzelerin menzili nereye kadar? İşte yeni füze konsepti
Dört bir yanı binlerce kilometre menzilli füzelere sahip ülkelerle çevrili olan Türkiye, uzun yıllar milli füze üretimine ilgi göstermemişti.
Türkiye barışçı bir ülke...
Özellikle komşularıyla iyi geçinme noktasında son yıllarda mesafe aldı...
Türkiye çevresinde ve komşularında kriz istemiyor..Düşman komşu hiç istemiyor..
Ancak özellikle Doğu komşumuz İran’ın Türkiye’nin her tarafını rahatlıkla vurabilecek duruma gelmesi ülkemizin silahlanma konseptini yeniden belirlemesine yol açtı.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeni silah tanımlamalarında kısa ve orta menzilli füzelere yer vermesi de bu konuda ciddi çalışmaları beraberinde getirdi.
Türkiye, Çin ile 1990'ların ortasında bir füze anlaşması imzalayarak karadan karaya 80 kilometre menzilli Kasırga adlı füzelerden toplam 19 üniteden oluşan 1 batarya aldı.
Teknoloji transferini öngören anlaşma kapsamında 5 bataryayı da kendisi üretti.
Jaguar (WS1B) adı verilen füzelerin menzili de 150 kilometreye çıkarıldı.
Türkiye'nin ilk milli füzesinin adı ise Toros.
1999'da geliştirilen Torosların 65 ve 110 kilometre menzilli iki versiyonu bulunuyor.
Kara Kuvvetleri'nde ayrıca taktik sahada kullanmak üzere 165 kilometre menzilli güdümlü ATACMS füze sistemleri de yer alıyor.
TSK'nın elindeki en uzun menzilli savaş başlıklı füze sistemi ise, 250 kilometre uzaktaki hedefleri dahi imha edebilen Yıldırım (B611) füzeleri.
Türkiye, son olarak 500 kilometre menzilli yeni bir yerli füze üzerinde çalışıyor.
Savunma çevrelerinden edinilen bilgiye göre, yeni füzenin deneme aşamasına kısa süre kaldı.
Denemelerin tamamlanmasının ardından, füzenin seri üretimine geçileceği kaydediliyor.
YENİ FÜZELER NERELERİ VURABİLECEK?
500 kilometre menzilli füze üretildiğinde, komşu ülkelerden Bulgaristan, Gürcistan ve Ermenistan’ın tamamını, Suriye’nin üçte ikisini, Yunanistan’ın başkenti Atina, Irak’ın başkenti Bağdat, İran’ın başkenti Tahran’a yaklaşık 340 kilometre mesafeye kadar olan topraklarla, Ukrayna’nın Sivastopol şehrine rahatlıkla ulaşabilecek güçte olacak.
Savunma uzmanları, Türkiye’nin sahip olduğu teknoloji ve birikimin, 1000 kilometre menzilli füzeler geliştirmeye yeterli olduğu değerlendirmesinde bulunuyorlar.
imbatforum.com teşekkürler
Etiketler: füze, hava, hava gücü, toros
14 Ocak 2008 Pazartesi
Domain nedir , nasıl çalışır ?
www.turkiye.com.tr alanadı açılımı şu şekilde olmaktadır .tr ülke kodu (iki harfli ülke kodu listesine buradan ulaşabilirsiniz.) *
.com ticari kullanım olduğunu bildirir üst düzey domain takısı (TLD)
.turkiye domain adı
www alt domain (subdomain)
* Ülkelere verilmiş olan takılarının , örneğin türkiye için .tr takısının yönetimi o ülkedeki bir kuruma verilmektedir. Türkiyede bu ODTÜ bünyesindeki NİC.TR dir. Bu kurum .tr ile biten isimler üzerinde her türlü yetkiye sahiptir. Bu takı öncesinde kullanılacak TLD 'ler ülkelerin tercihlerine bırakılmıştır. Türkiyede kullanılmakta olan .name.tr takısı kullanıldığı gibi bu kurum isterse .isim.tr şeklinde de isimler türeterek bunlarıda kullanabilir. *USA'da ülke kodu kullanılmamaktadır.Bunun yerine yine hepimizin tercih ettiği uluslararası TLD'ler kullanılmaktadır. ( .com .net .org gibi )
Domain kayıt işlemi nasıl olmaktadır ?
İnternet'te bir adrese ulaşmak istediğimizde o bilgisayar kendisinde önceden tanımlanmış olan domain sorgulama adreslerinden bu domain'e ait bilgileri sorgular ve sonuç olarak bir IP adresi alır.Bu şekilde o adrese ulaşmış olur. İşte kayıt işlemi temel olarak bu sorgulama makinelerine IP karşılığının eklenmesidir. Domain name registry" işlemi tüm dünya üstünde registrar şeklinde adlandırılan firmalar aracılığı ile yapılır.Bu işlem söz konusu domain takılarına sahip olan ülke yada kurumlarca ücretlendirilmektedir. Bu ücretler bu işlemleri sağlayan sistemlerin devamını sağlamaktadır.
Domain kayıt işlemi kaç günde tamalanmaktadır ?
Dünyada bulunan ana domain sorgulama makineleri belirli aralıklar ile güncellenmektedir. Kayıt işlemi ardından tüm bu sunucuların dünya çapında güncellenmesi 24-72 saat içinde olmaktadır.
Domain kaydı yaptırırsam bir web sitem yada eposta adresimde olacak mı ?
Domain kaydı sadece bu sunucular üzerinde isim ile ilgili hakların belirtilen süre ile satın alınmasıdır.Bu durumda isim'i kullanabilmek için isim karşılığında yazılacak bir IP adresine yani bir sunucu üzerinde sizin istediğiniz hizmetler için hazırlanmış bir alana ( hosting ) ihtiyacınız olacaktır.
Domain kaydı yaptırdım ancak şimdilik bir eposta adresine yada bir web sitesine ihtiyacım yok.İsmin başkaları tarafından alınmasını engellemek istiyorum , hosting almam gerekirmi ?
Domain kaydı ile domain olarak aldığınız ismi bşakalarının almasını belirtilen süre içinde sağlamış oldunuz . Eğer eposta yada site ihtiyacınız yok ise hosting almanız gerekli değildir.
Domain'ime ait süre dolunca ne olacak ?
Eğer belirtilen süre sonunda domain'e ait yenileme yapmadı iseniz. Bu domain 10 gün içinde kullanılamaz hale gelir . Yaklaşık 45 gün kimse tarafından kayıt edilemez.Daha sonra tekrar isim serbest kalır.
Domain adı kaç karakter uzunluğunda olmalı?
Maksimum 63 karakter uzunluğunda olabilir.
şu an en ucuz domain i yahoo domains name(İSİM) sunmaktatdır tabi dışardan almak isterseniz 3 dolara kadar düştü türkiyeden almak isterseniz indirimlihost.com var alıntıdır
Etiketler: domains, domains yahoo, host, yahoo domains name
11 Ocak 2008 Cuma
Hosting Nedir?
Alınma amacı ne olursa olsun, satın aldığınız alan adınıza ( domain ) hazırladığınız web sayfalarını yüklemek için bir başka deyişle, insanlar sizin sitenizin adını browserinin adres çubuğuna yazdığı zaman hazırladığınız sayfaların görüntülenmesi için o sayfaların bir yerde yüklü olması gerekir.
Neden mi ? Çünkü sizin adınıza 24 saat boyunca ziyaretçilerin uğrayabilmesi için bir depo vazifesi gören yere ihtiyacınız olacak. İşte internette bu depo vazifesi gören işlemin adı hosting (barındırma)' dır. Sürekli internete açık olan yerler sayesinde siteniz günün her saatinde ziyaret edilebilir.
Günümüzde bir çok yerli ve yabancı firma hosting işlemi yapmakta ve sizlere aldığınız domain adının aktif hale getirilmesi için yer tahsis etmektedir. Bu yer tahsis işlemi (hosting) aylık yada yıllık olarak kira usulü ile yapılmaktadır.
Hosting işlemlerinde sizler için önemli noktalar şunlardır :
- Hız
- Siteniz için size verilecek alan boyutu (MB)
- Desteklediği programlar ve genel özellikler
- Sitenize verilecek trafik
Bunları önem sırasına göre teker teker açıklayalım.
HIZ:
Sitenize ait sayfaların yüklenme hızı burada çok önemli bir unsur oluşturmaktadır. Gezilen sitelerin yavaş olarak gelmesinin yada gelmemesinin iki önemli nedeni vardır. Bunlardan ilki internete bağlandığınız bilgisayarın yeterli aksama sahip olamamasından kaynaklanan nedenlerdir. İkincisi ise hostingden daha doğrusu hosting aldığınız serverdan kaynaklanan nedenlerdir. Şayet hosting aldığınız Server’ın internete çıkış hızı düşük ise ya da kapasitesinin üstünde hosting hizmeti veriyorsa doğal olarak sayfalarınızın yüklenme hızı yavaş olur. Ayrıca hız konusu sayfalarınızın boyutu ve hazırlandıkları programlarla da alakalı olduğunu hatırlatalım. Çünkü bazı siteler flash ve animasyon programları ile hazırlanır. Bu durum HTML formatta hazırlanan sitelere oranla flashlı sitelerin daha yavaş açılmasına neden olur. Hosting Nedir, Barındırma Nedir, Host Nedir, Reseller Nedir, Dedicated Nedir, Linux Nedir, Server Nedir, Sunucu Nedir, Hosting Özellikleri, Hostıng Nedir
VERİLECEK ALANIN BOYUTU:
Diğer maddelere de göz atacak olursak; size verilecek alan boyutu (kaç megabayt ) ücrete göre de değişiklik göstermektedir. Siz konusuna göre hazırlayacağınız sitenize ne kadarlık bir alan gerekli ise o oranda hosting alanı talep edeceksiniz. Geniş kapsamlı ve içeriği fazla bir site düşünüyorsanız sitenize verilecek alanın boyutu da büyük olması gerekir. Verilecek alan iki açıdan önemlidir; birincisi daha öncede ifade ettiğimiz gibi hazırlanacak sitenin boyutu açısından, ikincisi ise e-mailler açısındandır. Çünkü yapılan tasarımla beraber verilen E-maillerde aynı alanı paylaşır. Eğer verilen hosting alanı küçük ise belli bir süreden sonra mail trafiğinde sorunlar ortaya çıkabilir.
SERVER DESTEĞİ:
Web hostingde bir diğer önemli nokta da kullandığınız program ve veritabanının kiraladığınız Server'ın desteklemesidir. Günümüzde artık internet siteleri tanıtımın yanında hazırlanan dinamik formlar sayesinde daha farklı işlevleri de (İş başvuru formları, talep formları, kredi kartı ile satış gibi) yerine getirmektedir. Bu tür formların hazırlanması özel programlama dilleri (ASP,PHP,SQL gibi) ile yapılmaktadır. Örneğin ASP destekli bir sitenin çalışabilmesi için sitenin server tarafında ASP ile yapılmış formları destekleyen programların kurulu olması gerekir.
SİTENİZE VERİLECEK TRAFİK
Hosting hizmetinin yanında size sunucudan aylık belli bir oranda trafik verilecektir. Bu trafik siteniz üzerinden yapılacak işlemlerin boyut olarak belirlenmesi ve sunucuya getirdiği yük olarak hesaplanmasıdır. Maillerinizde bu trafiği kullanır.
Hosting işlemlerini yaptırırken bunlara dikkat etmeniz gerekir.
2 Adet Türkiye, 2 Adet Amerika olmak üzere 4 adet sunucumuz bulunmaktadır. 3 tane Windows 2003 Server
Etiketler: hız, host, host nedir, hosting, server
7 Ocak 2008 Pazartesi
Tüp bebekdeki son gelişmeler
Tüp bebek tedavisinde amaç hastanın mümkün olan en kısa sürede çocuk sahibi olmasını sağlamak. Oysa ilk uygulamada başarı oranı sadece yüzde 30 – 35. Eurofertil Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hakan Özörnek “bazı laboratuar teknikleri gerçekten bu oranları artırmaya yönelik yüz güldürücü sonuçlar vermektedir.” diyerek uygulanan yeni metotlar hakkında bilgiler veriyor.
Tüp bebek için ilk uygulanan tedavi döneminde hastanın gebe kalması en ideal olandır. Ancak dünyanın en iyi merkezlerinde dahi gebelik oranı %30-35 kadardır. Bu oranı yukarı çekmek için birçok bilimsel çalışma yapılmaktadır. Şu anda kullanılan bazı laboratuar teknikleri gerçekten bu oranları artırmaya yönelik yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Bu yöntemler şunlardır:
Assisted hatching (yardımla yuvalama)
Döllenmiş yumurta yani embryo rahmin içinde tutunabilmesi için dış kabuğunun yırtılarak sıyrılması gerekmektedir. Assisted hatching (yardımla yuvalama) rahim içine yerleşmesini kolaylaştırmak amacıyla yumurtanın kabuğunun yırtılmasına yardım edilmesidir. Sadece ihtiyaç olan hastalarda faydalı olan bir metoddur. Bunlar; yumurta kabuğu kalın olanlar, donmuş embryo transfer edilecek vakalar, tekrarlayan tüpbebek başarısızlığı olanlar ve 40 yaşın üzerindeki hastalardır. Teknik olarak kabuk mekanik olarak yırtılabileceği gibi eritici bir sıvı yardımı ile kimyasal olarakta yırtılabilir. Son yıllarda gelişen diğer bir teknik lazer yardımı ile yırtık oluşturulmasıdır.
Blastokist kültürü
Tüpbebek tedavisinin en önemli bölümü laboratuvar kısmıdır. Buradaki ilerlemeler gebelik oranlarına direk olarak etkilemektedir. Embryoların vücut dışında yaşadıkları besiyerlerindeki gelişmeler artık onları vücut dışında daha uzun süreyle tutabilmemize olanak vermektedir. Bu sayede daha gelişmiş embryolar transfer edilebilmektedir, bu da gebelik oranlarının artması demektir. Neden gebelik oranları artıyor? Bunun birden fazla sebebi vardır; 5. veya 6. güne kadar yaşayan embryoların yaşama şansları daha fazladır, rahime normal embryo da 6. gün girmektedir yani bu işlem doğala daha yakındır. Tüm bunlar gebelik oranlarını artırır, bu sebeple verilecek embryo sayısı düşürülür, yani çoğul gebelikler azaltılır. Bu da tüp bebeğin temel felsefesi olan en az embryo ile en yüksek gebelik oranına ulaşmak demektir.
Embryo dondurulması
Hücre biyolojisindeki gelişmeler artık insan embryosunun hasar görmeden dondurulabilmesine olanak tanımıştır. Özel cihazlar yardımı ile dondurulan embryo -196°C sıvı azot içeren tanklarda yıllarca canlılığını yitirmeden saklanabilir. Dondurulmuş embriyo kullanılmasının en büyük avantajları; embryonun çözülerek transfer edildiği tedavi dönemlerinde kadına yumurtaları geliştirici ekstra bir hormon tedavisi uygulanmaması ve yumurta toplanması operasyonuna ve sperme ihtiyacın olmamasıdır. Böylece hasta, yumurta toplanması ve hormon tedavisi sırasında oluşabilecek olası komplikasyonlardan korunmuş olur. Dondurulmuş embriyoların çözüldükten sonra transferi ile oluşacak gebelik şansı, taze embriyo transferi ile oluşabilecek gebelik şansına oranla bir miktar daha düşük olmakla birlikte, dondurulmuş embriyo transfer fiyatı, tam bir tüp bebek tedavisinden çok daha ucuzdur.
Tüp bebek uygulaması sırasında fazla embriyo elde edildiğinde, transfer edilmeyen embriyolar dondurularak saklanır. Bu embriyolar gebelik oluşmaz ise daha sonraki denemelerde çözülerek kullanılabilir. Bu şekilde bir deneme için en az 2 tane dondurulmuş embriyo olmalıdır.
Etiketler: bebek, son gekismeler, tüp, tüp bebek
6 Ocak 2008 Pazar
Google adwords nedir?
Reklamınız, reklamveren tarafından gösterildiğinde değil, reklamı gören kişiler tıkladığında ücret ödersiniz. Bu ücret, reklamınızın gösterilmesini istediğiniz anahtar kelimelerde yaşanan rekabete göre değişmektedir. Reklamınızın rakipler arasından sıyrılıp ön sıralarda gösterilmesi için daha çok ücret ödemeniz gerekmektedir. Bir tür açık arttırma sistemi gibi.
Gösterge olması açısından bazı rakamlardan bahsetmek gerekirse, 5-10 Yeni Kuruş ile pek çok kelimede gösterim sağlanabilirken, 10 Yeni Kuruşun üzerinde başa güreşmek söz konusu olabilmektedir.
Google Adwordse Reklam Verirken Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
İlk dikkat edilecek konu, ücretlendirmeyi optimum seviyede gerçekleştirmektir. Ücretini fazlasıyla ödedikten sonra istenilen kelimelerde en önde gelmek çok kolaydır. Ancak bu durum bütçenizin hızla tükenmesini de beraberinde getirebilir. Dolayısı ile anahtar kelimelerin sizin için önem derecelerini sıralayarak, bazı kelimelerde daha orta seviyeli fiyatlandırma yapabilirsiniz. Öte yandan Google Partner sitelerinde gösterilecek reklamlar için de ayrı fiyatlama yapma imkanı bulunmaktadır. Bu rakamlar biraz daha düşük tutulabilir.
Diğer konu da reklamların optimize edilmesidir. Burada, reklamı görecek hedef kitle ile aynı dili konuşarak, mümkün olduğunca ilgi çekici ve tıklamaya motive edici reklam metinleri kullanmak başarı şansınızı arttıracaktır. Aynı kelime için birden fazla reklam alternatifleri oluşturup, hangisinin daha etkili sonuç vereceğini de kolayca test edebilmektesiniz. Son bir konu da anahtar kelimeleriniz ve sitenizde yönlendirdiğiniz sayfa ile uyumlu reklamlar oluşturmaktır. Böylece, Google tarafından yüksek kalite puanı alıp reklamlara daha az maliyet ödemek söz konusu olmaktadır.
Google Adwords Kullanımında Sık Yapılan Hatalar Nelerdir?
Bizim görebildiğimiz önemli bir hata, reklam sahibi şirketlerin umursamaz davranması ve sonuçları takip etmiyor olması. Ayda xxx YTL para yatırıp, bunun ardından istatistikleri ve dönüşümü takip etmiyor olmak pek anlam verilebilir değil. Tek bir reklam metni yaratıp, onlarca kelimeyi tek bir reklama bağlayıp, sadece bu reklamı göstermek de yaygın olarak yapılan hatalar arasında.
Google Adwords’ün Etkinliğini Artırmak İçin Neler Yapılabilir?
Adwords sistemi, reklamlarınızın kaç kez görüntülendiği, kaç kez tıklandığı, size ne kadar maliyet oluştuğu gibi bilgileri tüm açıklığı ile sunmaktadır. Bu şekilde, kaç YTL’lik reklam harcaması yapmanız karşılığında, reklamınızın kaç kez görüntülendiğini ve sitenize kaç kişinin geldiği görebilmektesiniz. Bu önemli bir şeffaflık sağlamaktadır.
Ayrıca, Google Analytics gibi ücretsiz istatistik sistemleri kurarak Adwords ile entegrasyonunu sağladığınızda, reklamınıza tıklayarak sitenize gelen kişilerin, ziyaret edilmesini istediğiniz bir hedef sayfayı ne ölçüde ziyaret ettiklerini (reklam dönüşüm oranını) dahi incelemeniz mümkün olmaktadır. Bunun dışında, önceki yanıtlarımızda da bahsettiğimiz, optimum ücretlendirme yapmak, farklı kelimeler için farklı reklamlar oluşturmak, reklam alternatifleri ile en iyi sonucu test etmek denenmelidir.
Google Adwords Reklamlarının Firmaya Katkıları Nelerdir?
Her hangi bir firmanın ürünlerini ya da kendisini tanıtmak için sahip olduğu alternatifleri değerlendirdiğimizde, internet en etkili ve uygun maliyetli mecralardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İnternet ortamında ise, sonuca dönük ve uygun maliyetli bir alternatif Google Adwords reklamlarıdır. Ürün ya da hizmetleriniz ile ilgilenen, satın almaya daha hazır bir kitleyi sitenize çekebiliyor olmak firmaya önemli bir katkı sağlamaktadır. Özellikle diğer ticari kanallardan birer birer ilgilenilemeyecek kullanıcılar da yakalanmış olmaktadır.
Google Adwords’de Reklam Çalışması Yapacakların Seçeceği Ajansta Dikkat Etmesi Gereken Unsurlar Nelerdir?
Çalışılan ajansın belli bir pazarlama ve iş geliştirme perspektifine sahip olması önemli katkı yapacaktır. Çeşitli belgeler, referanslar göz önüne alınabilir. Özellikle Adwords reklam aktivitesini, şirketin genel ticari faaliyetlerinde sonuç almaya dönüştürebilen ajansların tercih edilmesi daha doğru olur diye düşünüyoruz. Sonuçta bu işin alternatiflerine göre uygun olsa da bir maliyeti söz konusudur ve bu maliyetin karşılığında ticari somut değer elde edilmelidir
Etiketler: adwords, google, sırrı, sirri
4 Ocak 2008 Cuma
BLOG ilgili sırlar
1. Dikkat çekici başlıklar kullanın
Aslında bu konu biraz tartışmalı. Kimileri dikkat çekici başlıkların okur kazanmada daha başarılı olduklarını savunurken, kimileri de içerik hakkında bilgi veren başlıkların daha başarılı olduklarını söylüyorlar. İlk gruptakiler kısa, anahtar kelimeler içeren, magazin gazetelerindekilere benzer başlıkların insanların dikkatini daha fazla çektiğini savunurken, ikinci gruptakiler ise bu tip başlıkların arama motorlarındaki sonuçlar arasında daha geride kalacaklarını ve aynı zamanda feed dosyasına da yansıyan bu başlıkların aslında ters tepeceğini düşünüyorlar. Karar sizin, ben her ikisini de zaman zaman kullanıyorum.
2. Özgün olun
Birbirine benzer milyonlarca blog içerisinden sıyrılarak belirli bir okur kitlesine sahip olmak istiyorsanız özgün olmanız şart. Özgün olma şartı sadece içerik için değil aynı zamanda tasarımınız için de geçerli. Sıradan kalabalık içerisinden ancak bu şekilde sıyrılabilirsiniz.
3. Mutlaka kaynak gösterin
Asla çalıntı içerikle yola çıkmayın! Mutlaka yararlandığınız kaynakları belirtin. Bu size okur kaybettirmeyeceği gibi, saygınlık kazandırır.
4. Gönderinizi yayınlamadan önce düşünün
Blog yazmak bir yarış değildir. Blog’unuzu hazırlarken, güncel ve hızla iletilmesi gereken konular dışında, asla iyice araştırma yapmadan ve düşünmeden yayın yapmayın. Eğer bir yazı dizisi düşünüyorsanız önce kategorilerinizi hazırlayın, daha sonra kategorinizin alt başlıklarının neler olabileceğini düşünün ve başlıkların altında yeterli içeriğe ulaştığınız düşündüğünüzde yayınlamaya geçin.
5. İçeriğinizi dağıtmayın
Blog’unuza başlarken nasıl bir blog hazırlamayı düşündüyseniz öyle devam edin. Gönderdiğiniz içeriğin ana temadan sapmasına izin vermeyin.
6. Bağlantı verin
Eğer ilginç bir şeye rastladıysanız ve blog içeriğiniz dahilinde insanların ilgisini çekebileceğini düşünüyorsanız ona bağlantı verin, insanları Google’da arayıp bulmaya zorlamayın. Zaten blog dediğimiz şey de bundan ibaret değil mi aslında?
7. Konuşma dili kullanın
Bu da tartışmalı bir konu. Kimileri konuşma dili yerine daha resmi bir dil ile başarılı bir grafik yakalanabileceğini savunurken, kimileri de konuşma dili kullanılarak daha samimi ve kolay okunur bir blog hazırlanabileceğini, dolayısı ile de daha iyi bir trafik yakalanabileceğini savunuyorlar. Buradaki tercihiniz biraz da sunduğunuz içerikle ilgili olmalı.
8. Yapılan yorumlara cevap verin
Blog içeriğinize yapılan yorumlara tepkisiz kalmayın. Bu okuyucuların ilgisinin azalmasına neden olabilir. Onlara cevap yazın, e-posta yazın, hatta messenger ile sohbet edin, onlara sizin de yaşadığınızı gösterin :) Bu onların ilgisinin yoğunlaşmasını sağlayacaktır.
9. Gönderi zamanını iyi ayarlayın
Gönderilerinizi insanların, e-posta kutularını ve feed’lerini kontrol etmeye başladıkları sabah saatlerinde yayınlamaya çalışın. Akşam saatlerinde yayınlayacağınız gönderileriniz okurların feed araçlarında güncel feed’lerin altında kaybolabilirler. Eğer uluslar arası bir içerik sunacaksanız bu durumda yerel okur kitleniz yanında size okur trafiği kazandıran diğer ülkelerin saat farklarını da göz önünde bulundurun. Hafta sonlarını insanlar genellikle iş ortamından, bilgisayarlarından uzakta geçirmeyi tercih ettiklerinden gönderi yayınlamanız pek akıllıca olmayabilir. Özelikle yoğun ilgi toplayacağını düşündüğünüz gönderilerinizi hafta sonuna bırakmayın.
10. Kendi fikrinize sahip olun
Gönderilerinizi yuvarlak laflarla geçiştirmeyin. Her şeye olumlu yaklaşmak zorunda değilsiniz. Okurlar her zaman olayın iki farklı yönünü de görmek isterler. İçeriğinize kendi görüşlerinizi katın, bir duruşunuz olsun.
11. Blog yazmak e-posta yazmak değildir
Her gönderiniz “sevgili günlük” yazarak başlamayın. Aynı durum herkese merhaba, merhaba dünya gibi başlangıçlar için de geçerli. Her gönderinizin altına imzanızı da eklemenize gerek yok, nasılsa isminiz gönderi altında belirtiliyor.
12. Varsayımlarla hareket etmeyin
Okurlarınız da siz veya hazırladığınız içerik hakkında sizin gibi düşündüklerini varsaymayın. Herkes sürekli sizi izliyormuş gibi yazmayın. Her yazdığınızı herkes okumaz ve bu yüzden de geçmişte ne yazdığınızı (veya neler yaşadığınızı) bilemezler. Daha önceki gönderilerinizin devamı şeklinde bir gönderi hazırladıysanız öncekileri referans gösterin veya kısaca değinin. Gerekiyorsa, profil sayfanızı detaylandırın, kendinizden daha fazla bahsedin.
13. Fotoğraflar, çizimler, grafikler kullanın
Bazen bir fotoğraf binlerce kelimeye bedeldir. Eğer konuyu yazı ile açıklamaltansa bir fotoğraf ile daha iyi anlatabilcekseniz, fotoğrafı kullanın. Bu aynı zamanda blog’unuza renk de katar.
14. Gönderilerinize ara vermeyin
Haftanın bir gününde yedi gönderi yazmak yerine her gününde bir gönderi yazmak daha iyidir.
15. Meraklı olun
Eğer tam olarak kavrayamadığınız bir konu hakkında yazacaksanız, bunu belirtin. Bilmiş taklidi yaparak saçmalamak yerine sorarsanız birilerinin sizinle tecrübelerini paylaşmasını sağlayabilirsiniz.
16. Sabırlı olun
Bir çok blog etrafında oluşan izleyici kitlesi çok küçüktür, fakat zamanla ve düzenli güncellemelerinizle blog’unuz etrafındaki kalabalık artacaktır. Belki hiç bir zaman birkaç yüzle ifade edilebilecek okuyucu sayısını aşamayabilirsiniz ama unutmayın; eğer birileri blog’unuzu düzenli olarak ziyaret ediyorsa sizin ne söylediğinizle ve/veya nasıl söylediğinizle gerçekten ilgileniyordur.
Kaynaklar;
acemiblogcu.com
Etiketler: blog, blog hazırlamak, blogculuk
BLOG NEDİR
Blog kelimesi “web” ve “log” kelimelerinin birleştirilmesi ile oluşturulan “weblog” kelimesinden türemiştir. Zamanla kullanıcıların weblog yerine kısaca “blog” demeyi tercih etmeleri ile de bu günkü halini almıştır. Blog’ları internet üzerinde tutulan seyir defterleri gibi düşünmek mümkün. Blog tarihi 1997’de, Dave Winer’ın internette gezinirken rastladığı ilginç programcılık sitelerinin adreslerini Scripting News adı ile, birer cümle ile açıklayarak, yayınlaması ile başlar. Her ne kadar önceleri profesyonellerin buldukları adresleri birbiri ile paylaştığı bir “kayıt alanı” şeklinde başladıysa da, günümüzde blog tanımı çok daha farklı bir boyut kazanmıştır. Blog yazmanın, ücretsiz servislerin yaygınlaşması ile birlikte, kolaylaştırılması sonucu hemen herkes rahatlıkla kişisel düşüncelerini, ilgilerini, hobilerini, tecrübelerini (ya da kendisinden başka herkese anlamsız gelebilecek herhangi bir şeyi) özgürce yazma fırsatı bulmuştur.
Günümüzde internete yön veren tüm şirketlerin hemen hepsinin (Google, Yahoo!, MSN vs.) bir blog servisi var ve blog’lar internetin geleceğini ciddi biçimde etkileyeceğe benziyorlar. Eğer blog yazmaya başlamak istiyorsanız, kendi kültürüne sahip olan bu olguyu anlamak için, önce okuyarak başlamanızda fayda var
Etiketler: blog, blog nedir, google, yahoo
Lazer Epilasyon Nedir
Lazer epilasyon ' da kullanılan lazer ışığının dalga boyu melanin pigmenti tarafından emilme özelliğine sahiptir. Soğutma sistemli lazer tekniği ile yapılan lazer epilasyon ile lazer ısısı cilde zarar vermeden doğrudan kıl kökünü yok eden ısıya dönüşür.
Epilasyon yaptıracağınız merkezi seçerken nelere dikkat etmelisiniz?
Mutlaka çok deneyimli bir lazer epilasyon merkezi seçmelisiniz, doktor dahi olmayan bir çok kişinin tamamen ticari kazanç amacı ile lazer epilasyon merkezi açmış bulunmaktadır. Bu merkezlerde en kısa zamanda en çok gelir elde etmek için bilimsel ve etik olmayan, kalıcı zararlara yol açabilecek uygulamalar bilinçsiz olarak yapılabilir. Mümkün ise sadece bu konuya odaklanmış, diğer kozmetik uygulamaları yapmayan, sadece lazer epilasyon konusunda uzmanlaşmış bir merkez tercih ediniz.
LAZER EPİLASYON
İstenmeyen tüylerden kurtulmanın en hızlı ve en sağlıklı yolu lazer epilasyon'dur. Lazer epilasyonda kullanılan lazer ışığının dalga boyu melanin pigmenti tarafından emilme özelliğine sahiptir. Soğutma sistemli lazer tekniği ile yapılan lazer epilasyon ile lazer ısısı cilde zarar vermeden doğrudan kıl kökünü yok eden ısıya dönüşür.
Lazer Epilasyon
İstemediğiniz tüylerinizden lazer epilasyon ile en hızlı ve sağlıklı olarak
kurtulabilirsiniz.Lazer ışınının dalga boyu kıldaki rengi veren melanin adlı pigment tarafından emilim özelliğine sahiptir.. Hava soğutma sistemi sayesinde ısısı düşen cilde hiç zarar verilmeden doğrudan kıl kökü oluşan ısı ile yok edilir. Devam...
Lazer epilasyon uygulanmaması gereken hastalar
Gri ve beyaz saçlı hastalar, güneşlenmiş hastalar, yakın dönemde başka türden lazer tedavisi görenler, hiperpigmentasyon ve hipopigmentasyon eğilimi olanlar , Tetracycline veya retinoidler gibi ışığa karşı hassaslaştıran ilaçlar alanlar olarak sıralanabilir. Bu ilaçların lazer epilasyon tedavisinden üç veya dört hafta önceden kesilmesi gerekir.Ayrıca, V ve VI cilt tipindeki hastalar ve Herpes hikayesi olanlarda lazer epilasyon uygulanmamalıdır. Laser epilasyon şu andaki bilgilerimize göre genel olarak güvenli bir yöntemdir.
Long Pulsed Alexandrite Lazer (755 nm):Alexandrite lazer de Ruby lazer gibi kısa dalga boylu dolayısıyla melanine duyarlılığı fazla olan bir lazer tipidir. İdeal cilt tipi acık ten koyu renk kıldır. Esmer tenlerde kullanımı kısıtlıdır, bu cilt profilinde yan etki riski ruby lazerden daha az olmakla birlikte yine de alexandrite lazerin koyu tenlilerde kullanımı önerilmemektedir.
Lazer epilasyon kimler için uygundur?
12 yaşını tamamlamış, koyu renkli tüyleri olan herkese lazer epilasyon uygulanabilir. Tüyler açık renkli yani pigmenti az ise lazer ışığını emmeyeceği için lazer epilasyondan etkilenmez.Lazer epilasyon hangi bölgeler için uygundur?
Gözleri özel gözlüklerle korumak şartı ile göz kapakları hariç tüm vücut bölgelerindeki tüylere lazer epilasyon uygulanabilir. Her seansın süresi ne kadardır?Bu süre lazer epilasyonda kullanılan cihazların özelliklerine göre değişmekle beraber çok hızlı çalışma özelliklerine sahip cihazlarla yüz 5 - 6 dakikada, bıyık 1 - 2 dakikada, bacaklar 1 saatlik sürede yapılabilir.
Tedavi sırasında ağrı hissedilir mi?
Hayır, yeni teknoloji lazer epilasyon cihazları ile çok fazla bir acı hissetmezsiniz, sadece bir lastik çarpması gibi acı hissedebilirsiniz.
Lazer epilasyon tedavisi sonrasında cildimizde bir farklı görüntü ortaya çıkarmı?
Lazer epilasyon sonrasında bazen 5 - 10 dakika bazen ise
yarım saat kadar süren kızarıklık olabilir. Bu geçicidir. Lazer epilasyonda soğutma sistemi olmayan eski model lazer epilasyon cihazlarında ise ışığın cildin üst tabakası olan epidermisteki melanin pigmentleri tarafından tutulmasından dolayı ciltte yanık ve sonrasında leke izi kalma ihtimali her zaman mevcuttur.
Soğutma sistemli lazerde cildin ısınmasına fırsat verilmediğinden lazer epilasyonda yanık riski çok daha azalmaktadır. Aleksandrite tipi lazerler epilasyon cihazları ile kalıcı yanık izi kalması çok nadir ve kullanım hatasına bağlı bir komplikasyondur.
Tek bir seans lazer epilasyon ile tüylerden kurtulmak mümkün müdür?
Hayır, mümkün değildir çünkü kıl köklerinin hepsi uygulama anında aynı büyüme devresinde değildir. Uygulama anında olgun fazda (anogen) olan kılların kökleri etkilenir. İstirahatte (katogen) ve gerileme (telogen) fazlardaki kıl kökleri etkilenmez. Bunlar için ek lazer epilasyon seanslarınınuygulanması gerekir. Kılların renklerinde ve büyüme devrelerinde olan değişikliklerden ötürü lazer epilasyon seansı sayısı kişiye göre hatta aynı kişide vücudun farklı bölgelerine göre değişir.
Seansların aralıkları ne kadardır?
Lazer epilasyon Seanslarına verilen aralıklar bölgeye göre 4 ila 8 hafta arasında değişir.
Lazer epilasyon arzulandığında ne yapılması gerekir?
Öncelikle kişinin görülüp değerlendirilmesi, gerekiyorsa Dermatoloji uzmanı tarafından tüylenmenin nedeninin araştırılması, tahlil ve tetkiklerin yapılması gereklidir. Lazer epilasyonuygulamasına geçmeden evvel tüylerin sarartılmamış olması, cımbız veya ip gibi köke yönelik müdahalenin lazer epilasyondan önceki son 3 haftada yapılmaması şarttır.
Lazer epilasyon kıllara nasıl etki eder?
Lazer epilasyon ile kıl kökü imha edilirken hedef seçici olarak ısıtma yaparak kıl köklerindeki hücrelerin yakılarak hasara uğratılmasıdır. Kıl kökü tarafından emilen enerji ısıya dönüşerek kılın kök hücresini tekrar büyüyemeyecek şekilde tahrip eder. Milisaniyeler içinde cilde uygulanan lazer ışını, cilt hücrelerine zarar vermeden geçerek kıl kökündeki renk pigmentleri tarafından emilir. Tüm epilasyon lazerleri kıl gelişimini geciktirip kılların daha zayıf ve azalarak çıkmasını sağlarlar. Kalıcı epilasyon için ise kıl kökünün papilla denilen kıl üretici kısmının yok edilmesi gereklidir Bunu ancak bu derinliğe ulaşan aleksanrite tipi bir lazer epilasyon cihazısağlayabilir. Tedavi esnasında tüylerin büyüme aşamaları olan anajen, katojen veya telojen fazları tedavi açısından önemlidir. Lazer epilasyon uygulaması esnasında kılların farklı evrelerde olması, kalıcı ve kesin neticenin ortalama 4-6 seans sonrası alınmasının gerekçesidir. Lazer ışının uygulama süreleri ve dozları kişinin cilt tonu ve yapısal özelliklerine göre değişiklik gösterir.
Erkeklere lazer epilasyon uygulanabilir mi?
Erkeklere lazer epilasyon yaygın olarak ve başarıyla uygulanmaktadır. Uygulama yaptıranların yaklaşık %35-40 kadarı erkektir.
Lazer epilasyonun kalıcı sonuçlar vermekte midir?
Evet. Lazer epilasyon ile kökleri tahrip olan kıllar tekrar çıkmamaktadır. Amerikan FDA nın da onayladığı bu durum uzun süreli klinik lazer epilasyon çalışmaları sonucunda bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Lazer epilasyon uygulaması sonrası cilt nasıl olmaktadır ?
Lazer epilasyondan hemen sonra cilt üzerinde,en fazla birkaç saat içerisinde geçecek şekilde hafif bir güneş yanığına benzeyen bir yanma hissi ve kızarıklık oluşabilir.
alıntıdır
SAÇ EKİMİ
Foliküler Ünite Transplantasyonu:
Bu yöntem özetle ensenin üzerindeki bölgeden uzun elips şeklinde bir saçlı derinin çıkartılarak bu deri şeridindeki kıl köklerinin bir ila üçlü gruplara bölünüp, saçsız alanlara nakledilmesidir. Operasyon lokal anestezi altında yaklaşık 4-5 saate yapılmakta ve hastalar tarafından rahatlıkla tolare edilebilmektedir. işlem tamamlandıktan hemen sonra hasta evine dönebilir, 24 saat boyunca sac yıkanmaz ve bu süre sonunda ekim yapılan bölge ve diğer saçlı bölgeler özel bir solüsyonla kliniğimizde yıkanıp işleminiz tamamlanır. Nakledilen saçlar bir süre sonra dökülürler ve yeniden çıkmaya başlamaları 2,5 -3 ay gibi bir süre almaktadır. Saç ekimi ile ilgili ayrıntılı bilgileri yazının devamında bulabilirsiniz.
Saç Kaybı genetik, hormonal değişiklikler ve yaşlılık nedeniyle oluşan, hem kadınlarda hem de erkeklerde fiziksel ve buna bağlı olarak da psikolojik sorunlara sebep olan bir durumdur. Saç kaybı aynı zamanda çeşitli dermatolojik hastalıklar, yanıklar ve travmatik sebeplerle de gerçekleşebilir.
Erkek tipi saç dökülmesi her toplumda oldukça sık görülen bir durum olmasına rağmen pek çok erkek ve kadın için önemli bir sorundur. Bu insanlar saçlarının dökülmesini önlemek, dökülen saçların yeniden çıkmasını sağlamak veya saç dökülmesinin sebep olduğu görüntüyü ortadan kaldırmak için bir çok yola başvurmaktadırlar.
Saç kökleri uzun bir gelişme dönemi ve bunun ardından gelen kısa bir dinlenme periyodundan oluşan bir döngü içindedirler. Dinlenme döneminde saç teli köke bağlıdır ancak büyüme olmaz. Dinlenme dönemi sonunda ise saç teli düşer ve saç kökünden yeni bir tel gelişmeye başlar. Yaş ilerledikçe dinlenme döneminin süresi uzamaya başlar. Normalde gelişme dönemi (anajenfaz) 3-5 yıl kadar sürerken bunu takip eden dinlenme dönemi (telojenfaz) 1-2 haftalık geçiş dönemini (katajenfaz) takiben başlar ve 3-4 ay sürer.
Erkeklerde genellikle tepe ve alın kısmında saç kökü kaybı nedeniyle saçlarda seyreklik veya belirgin saçsızlık görülürken, ense bölgesinde iki kulak arasında kalan bölgede saç dökülmesi olmamaktadır. Bunun nedeni iki farklı saç kökünün bulunmasıdır. Alın ve tepe bölgesindeki birinci tip saç kökleri testesteron hormonuna duyarlıdır. Ve bu hormon etkisiyle saç kökleri zarar görmekte dolayısıyla saçlar dökülmektedir. İkinci tip saç kökleri ise testosteron homonuna duyarlı değildir. Ve bu sebeple dökülmezler. İşte saç ekimi işlemi; kafanın arka kısmında bulunan hormona duyarlı olmayan saç köklerinin alınarak, alın ve tepe bölgesindeki saçsız alanlara ekilmesidir. Bu şekilde ekilen saç kökleri hormona duyarlı olmadıklarından bir daha dökülmezler.
Estetik ve plastik cerrahideki son yıllardaki en önemli gelişmelerden biri de mini ve mikrogreft transplantasyonu ile saç restorasyonudur. Bu teknik ile diğer yöntemlere göre çok daha doğal ve başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir. Bu yöntem ensenin üzerindeki bölgeden uzun elips şeklinde bir saçlı derinin çıkartılarak bu deri şeridindeki kıl köklerinin bir ila üçlü gruplara bölünmesi ve restore edilmesi istenen bölgeye teker teker nakledilmesi şeklinde özetlenebilir.
Operasyon lokal anestezi altında yapılmakta ve hastalar tarafından rahatlıkla tolere edilebilmektedir. Operasyon başlamadan önce saç ekiminin yapılacağı bölgeler işaretlenir. Bu çizimler yapılırken saç ekilecek bölgenin naturel saç çizgilerine uygun olması suni bir görünüm oluşturmaması bakımından çok önemlidir. Kafanın arkasında saçlı derinin alınacağı bölge hazırlanıp enjeksiyonlarla uyuşturulduktan sonra uzun elips şeklinde bir saçlı deri parçası çıkartılır. Bu şeridin uzunluğu ortalama 8-10 cm eni ise 1 cm dir. Saçlı deri alındıktan sonra bu bölge estetik bir dikiş yöntemi ile kapatılır. Oluşacak kesi izi saçların içinde kaldığından hiç bir zaman görünür olmayacaktır. çıkartılan saçlı deri 2-3 kişilik bir ekip tarafından bistüri ile 1li, 2li, 3lü kıl kökü ihtiva eden küçük gruplara ayrılır. Bu işlem çok incelikli ve çabuk yapılması gereken bir işlemdir. Saçlar bölünürken kıl köklerine hasar vermemek gerekmektedir. Kıl köklerine hasar vermemek gerekmektedir. Kıl köklerinin kısa bir süre içinde bölünerek saçsız bölgeye nakledilmesi işlemin başarısı açısından önemli bir diğer faktördür. Bu nedenle saç ekimininde birkaç kişilik bir cerrahi ekiple çalışılmaktadır. Saçlar küçük gruplar halinde bölündükten sonra saçsız bölgeye ekme işlemine geçilir. Bu bölge lokal anestezilerle uyuşturulduktan sonra özel bir ataçman (admix-chesel)ile çok sayıda delik açılır. Hazırlanmış olan greftler (kıl kökleri) bu deliklerin içine tek tek yerleştirilir.
Daha naturel bir görünüm oluşturmak için ön kısımlara tek kıl kökü ihtiva eden greftler, daha gerideki bölgelere ise 2li ve 3lü kıl kökleri ihtiva eden greftler yerleştirilir.
İşlem tamamlandıktan hemen sonra hasta evine dönebilir. 24 saat boyunca sac yıkanmaz. Bu süre sonunda ekim yapılan bölge ve diğer saçlı bölgeler özel bir solüsyonla kliniğimizde yıkanır ve bu işlem hergün tekrar edilir.Saç ekim işlemi günlük aktiviteyi kısıtlamayan bir işlemdir.Saç ekim işleminde mevcut saçlar kesilmemektedir. Hasta ekim yapılan bölgeye temas etmeyecek bol bir şapka takarak işine dönebilmektedir.Uygulamadan 48 saat sonra alın ve göz üstlerinde şişlik ve morluklar oluşabilmekle birlikte bu durum birkaç gün içinde kaybolmaktadır. Nakledilen saçlar bir süre sonra dökülürler ve yeniden çıkmaya başlamaları 2,5 -3 ay gibi bir süre almaktadır.
Mini mikrogreft transplantasyonunda elde edilecek sonuçlar cerrahi faktörlere bağlı olduğu gibi hastanın mevcut saç durumu ile de çok ilgilidir. Ensenin üzerindeki bölgeden alınan kıl kökü sayısı kişinin bu bölgedeki saçlarının sıklığına bağlı olarak 2500 ila 5000 arasında değişiklik gösterir. Bu saçlar bir ila üçlü gruplar halinde 1500-2000 grefte ayrılarak nakledilmektedir. Verici bölgedeki saçların sıklığı önemli bir faktör olmakla birlikte daha önemli bir faktör kişinin ön kısımdaki açıklığının derecesidir. Açık alanı az olan kişilerde bu kıl kökleri daha sık yerleştirilebilmekte ve daha başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Açık alanı fazla olanlarda 8 ay – 1 yıl gibi bir süre sonra tekrar saç ekimi yapılarak daha sık bir görünüm elde edilebilir.
Arka kısımlarda geniş açıklığı olan kişilerde uygulanabilen bir diğer yöntem ise arka kısımlardaki saçsız derinin bir kısmının elips yada mercedes şeklinde deri çıkartmaları ile küçültülmesidir (scalp reduction) bu işlem saç ekiminden birkaç ay önce yapılan bir operasyondur ve uygun hastalarda çok yararlı sonuçlar vermektedir.
Saçsız alanın açıklığı azaltıldığından yapılacak saç ekimlerinde daha sık ve başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir. Saç ekiminden yaklaşık 3 ay sonra çıkmaya başlayan saçlar orjinal yerlerindeki büyüme hızıyla yani yarlerinde uzamaya başlarlar. Bu saçların genetik kodları ve özellikleri farklı olduğundan bunlarda dökülme meydana gelmemektedir. Ancak saç ekiminde nakledilebilecek kıl kökü sayısının sınırlı olması nedeniyle görüntüde saçsız alan kapatılmakla birlikte hiç bir zaman çok sık bir saç oluşmayacağı bilinmelidir. Saç ekimi tüm pratikliğine rağmen bir cerrahi müdahale olması nedeniyle gerekli tıbbi şartların sağlandığı ortamlarda konusunda uzman doktorlar tarafından yapılması gereken bir işlemdir.
Etiketler: jöle, sac, saglıklı saçlar
saglıklı saclar
Saçlarınızın sağlıklı görünmesini istiyorsanız; 2 ayda bir kestirin, ılık su ile yıkayın ve kremi sadece uçlarına sürün.
Saç bakımında dikkat etmeniz gereken diğer hususlar şöyle:
Jöle sürünce saçlar dökülür mü? Jöle saçta 2-3 gün kalırsa havasız bıraktığı için saç dökülür. En azından ertesi gün saç yıkanmalıdır.
Mevsim dönümlerinde saçlara özel bir bakım uygulanmalı mı? Bu konuda her zaman bir bakım yapmak lazım. Belli markaların şampuan, krem ve serumları her zaman değil ama mevsim dönümlerinde kullanılmalı.
2 ayda bir saçları kestirmek gerekir mi? Saçlar ucundan alınınca daha sağlıklı olduğu için çabuk ve dengeli uzar. 2 ayda bir saç kesimi normaldir. Böylece şekli de bozulmamış olur.
Saçın her gün yıkanması zararlı mıdır? Saç kendi yağında kalmalıdır. Ama mesela günde 3 şampuan yapıyorsanız zararlıdır. Her gün yıkansa bile 1 şampuan yeterlidir.
Saç için özel bir krem kullanılmalı mıdır? Her zaman saçın ucuna uygulanmalıdır. Çünkü krem saçın dibini yumuşattığı için saçı döker.
Saç nasıl suyla yıkanmalıdır? Saçları ılık suyla yıkamak daha iyidir. Ilık su saçı parlak yapar. Yıkama sonrasında 1 kez soğuk su tutulmalıdır. Çünkü hem beyin rahatlar hem de saçlar canlanır.
Esmer bayanlara ne renk saç önerilir? Aslında en güzel sarışınlar, esmerlerden çıkar. Esmerler sarışın olacaksa önce uçlardan başlanılır. Yani dip çok koyu, uçlar sarı olmalı. Dekolteye düşen sarı saçın esmer tene yakışıp yakışmadığına bakılır.
Saç sağlığı için en önemli olan diyetin içeriğidir. Protein açısından yetersiz diyetler, saç köklerini dinlenme dönemine sokarak, proteinden tasarruf etme yoluna gider. Bu ağır diyetleri takiben 2-3 ay içinde yaygın saç dökülmesi görülebilir.
Sıkı toplanmış saçlar, at kuyrukları, topuzlar ve örgüler saçların köklerini zayıflatmaktadır. Özellikle alnın yan kısmındaki saç dökülmelerinden, sıkı ve gergin toplamalar sorumludur" diye konuştu.
Saç , Saç Ekimi ve Saç Ektirme Hakkında
Günde yaklaşık olarak 90-100 adet saç telinin dökülmesi normal kabul edilir ve bu saçların yerine yenileri çıkar. Baştaki saç sayısı ve saç kalınlığı kişiden kişiye değişebilir. Ayrıca, yaşa bağlı olarak saçın büyüme hızı da değişir. Erkeklerde saç dökülmesi genelde alında ve tepededir. Başın arka kısmında saç dökülmesine rastlanmaz. Bunun nedeni iki farklı saç kökünün olmasıdır. Alındaki ve tepe bölgedeki saç kökleri Testosteron Hormonuna duyarlıdır ve bu hormon bu bölgelerdeki saç köklerine zarar verdiği için Erkek tipi saç dökülmesi buralarda gerçekleşir. Diğer bölgelerdeki saç kökleri, Testosteron Hormonuna duyarlı olmadıkları için dökülmediğinden, bu bölgelerden alınan saç kökleri, dökülen bölgelere ekilir. Bu ekilen saç kökleri Testosteron' a karşı duyarlı olmadıkları için, yeni ekildikleri bölgede de "Testosteron'a bağlı dökülme" göstermezler. Ayrıca, kişinin kendi saçı kullanıldığı için de görüntü gayet doğal olur.
Saç Ekimi işlemi tamamlandıktan sonra, kişi evine dönebilir. İlk 2 gün saçlar yıkanmaz ve bu süreden sonra saç her gün özel bir madde ile yıkanır. Saç ekiminden birkaç gün sonra alın bölgesinde şişlik ve morluklar oluşabilir, fakat bu geçici bir durumdur ve 1-2 gün içerisinde bu şişlik ve morluklar kaybolur. Yeni ekilen saçlar bir süre sonra dökülürler ve yaklaşık 3 ay içerisinde yeniden çıkmaya başlarlar. Saçlar alındıkları bölgedeki büyüme hızları ile saçın ekildikleri bölgede büyümeye devam ederler ve bu saçlar, yukarıda da belirttiğimiz gibi, dökülen bölgelerdeki saç köklerinden farklı yapıda oldukları için, dökülmezler. Herkesin saçındaki dökülme ve açıklı oranı farklıdır. Bu nedenle kişi uzman bir hekim tarafından muayene edilmeli ve hangi bölgelere ne sıklıkta saç ekileceğine karar verilmelidir.
Etiketler: jöle, saçlar, saglıklı saçlar
3 Ocak 2008 Perşembe
sohbet
Etiketler: chat, heyifli dakikalar, kaliteli sohbet, sohbet
ÖZGÜRLÜK
Ancak, anayasayla bize verilen bu hakların ve özgürlüklerin gerçek hayatımızda daima var olduğunu sanmak budalalık olur. kitaplardaki özgürlükler, gerçek hayatta daima bizim olmamışlardır. kapitalistler, kendi sistemlerinde zor ve baskının bulunmayışıyla övünürler, sanki sosyalistler bunu sağlamayacakmış gibi. bunlar, sosyalistler için de kuşkusuz çok önemlidir ancak kendiliğinden özgürlüğü sağlayamıyor. size birşeyi yapmayı yasaklayan bir yasanın bulunmayışı veya sizin yapabilceğinize dair bir yasanın oluşu, sizin o şeyi yapabilecek durumda olduğunuz anlamıa gelmez. yani, atatürk havaalanından uçağa binip avruapya uçma hakkınız ve özgürlüğünüz vardır ancak cebinizde paranız yoksa, aslında bunu yapma özgürlüğünüz de yok demektir. kullanamadıktan sonra, hakkınızın ve özgürlüğünüzün bulunması neye yarar.
Öyleyse, özgürlük, zor ve baskının bulunmamasından çok daha fazla şeyi ifade etmektedir. özgürlük, hayatı bütünyle yaşamak demektir; yeterli beslenme, giyinme ve barınma konusunda, bedenin gereklerini karşılamak için ekonomik olanak, ayrıca aklın faaliyet alanını gerçekleştirmek ve kimliğimizi ortaya koymak için yeterli fırsat ve olanaklara sahip olmak demektir. kısacası Maslowun ihtiyaçlar hiyerarşisindeki 5 ihtiyacın beşini de karşılayabilme durumunda insan gerçekten özgürdür. bu hiyerarişik ihtiyaç konusu için herhangi bir psikoloji veya yönetim kitabına bakabilrsiniz.
Şimdi sorumuz şu? işsiz ve aç bir insan özgür müdür? kitap ve kültür dünyasının kapıları kapanmış ve alfabesiz bir insan özgür müdür? yılın 52 haftasında çalışmak zorunda olan, dinlenme, tatil, gezmek için birkaç günü biraraya getiremeyen insan özgür müdür? her an işini kaybetme korkusunda olan insan özgür müdür? yetenekli ama yeteneklerini geliştirecek öğrenim olanaklarından yoksun bir insan özgür müdür? çocuğunun iyi bir eğitim alabilmesi için uğraşıp, didinen senelerce hiç tatil yapmayan bir baba özgür müdür? bolluk, güvenlik ve gezip tozma anlamındaki bu geniş özgürlüğün tadını sadece zenginer çıkartabilir? yoksullar özgür değildir.
Ne anayasa, ne insan hakları, ne cumhuriyet, ne anayasal monarşi, üretim araçlarını ellerinde tutan küçük bir sınıfın lütuf ve merhametine bağlı kaldıkça, insanları özgür kılabilir. sosyalist bir toplumda işçiler, yalnız teorik haklara kavuşmazlar, özgürlüklerini kulanmak için günlük fırsatları da ellerinde bulundururlar. sadece çalışmazlar, yaşamaya da fırsat bulurlar.
Sosyalizm, halk yığınları için özgürlüğün koşuludur, ama kapitalist sınıfı da keyfini sürdüğü özgrülükten yoksul kılar. işte bunun için, kapitalistlerin, sosyalizm ile özgürlüğün bağdaşmaz şeyler olduğu konsundaki öfkeli çığlıklarını şu souyla karşılamak gerekir: kimin özgürlüğü? Sosyalizmin, onların alıştığı cinsten özgürlükle bağdaşamayacağı doğrudur. Sosyalizm, bunların kendi refahlarını, genel refahın üzerine koyma özgürlüklerine son verir. başkalarını sömürme özgürlüklerine son verir. çalışmadan yaşama özgürlüklerine de.
Etiketler: farkli bir yorum, özgürlük, özgürlükler
2 Ocak 2008 Çarşamba
GOOGLE DE CALIŞMAK İSTERMİSİNİZ
Her ay 100.000 kişinin iş başvurusu yaptığı Google’da çalışmak için önce şirketin anketini çözmek gerekiyor. Adaylara hangi hayvanları beslediği bile soruluyor.
İSTANBUL - Köpek bakıcılığından ya da garsonluktan para kazandınız mı? Tek başınıza mı daha iyi çalışırsınız yoksa takım içinde mi? Peki herhangi bir konuda dünya rekoru kırdınız mı? Doğru cevaplar size Google’da çalışma fırsatı getirebilir.
New York Times’ın haberine göre, şimdiye kadar hep en yüksek not ortalaması olan adayları tercih eden Google, artık kitabı yayınlanmış ya da kendi kulübünü kurmuş ilginç profillere öncelik veriyor. Ayda 100.000’e yakın iş başvurusu alan şirket, en iyi adayı seçebilmek için internet üzerinden bir anket doldurtuyor. Cevaplarda tavırlar, davranış, kişilik ve liseye kadar inen özgeçmiş detayları dikkate alınarak seçim yapılıyor. Sorular, adayların bilgisayara ilk ne zaman ilgi duyduğundan sivil toplum örgütlerinde çalışma deneyimlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Google matematikçileri tarafından hazırlanan bir algoritma yardımıyla sıfırla yüz arası bir puan alan adayların “kaotik ve rekabetçi” Google kültürüne adım atıp atmayacakları belirleniyor. ACİL ELEMANA İHTİYAÇ VARGoogle Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Laszlo Bock, sürekli büyüyen markanın yeterli sayıda eleman bulmakta zorlandığından bahsediyor. Bock, geleneksel işe alım prosedürleriyle en iyi adayları göz ardı etmekten endişe duyduklarını da anlatıyor. HAFTADA ORTALAMA 200 KİŞİYE İŞ İMKANIİstatistiklere bakıldığında son üç senede Google çalışanlarının sayısının iki kat arttığı görülüyor. Şu an 10.000 elemanı olduğu halde, Bock bu sene içerisinde bu sayının da iki katına çıkabileceğinin sinyalini veriyor. Bu da, Google’ın haftada ortalama 200 kişiye iş imkanı yarattığını gösteriyor. Google’a General Electric’ten geçen Bock, maksimum hızla kalifiye insanlara ulaşmak için yüksek not ortalaması ya da mülakat gibi klasik metodlardan ‘Google’a has’ yöntemlere geçtiklerini belirtiyor. GOOGLE’A HAS SORULAR:Psikolog Todd Carlisle tarafından hazırlanan sorular ‘Google’a has’ anlayışı açıkça ortaya koyuyor. Bu soruların bazıları temel bilgilere yönelik: Hangi programları kullanıyorsunuz? Hangi internet sitelerine üyesiniz?Bazıları davranışı ön plana çıkarıyor: Çalışma ortamınız düzenli mi dağınık mı?Bazıları da kişilikle ilgili: İçe kapanık mısınız? Yoksa dışa dönük bir karakteriniz mi var?Bazıları da geleneksel insan kaynakları anlayışını zorlayacak nitelikte: Hangi dergilere abonesiniz? Hangi evcil hayvanları besliyorsunuz?Carlisle bu sorular sayesinde, hem iş performansını yükseltecek, hem de Google’ın sosyal ortamını canlandıracak kişilere ulaşılabileceğini söylüyor. Okuldaki başarının her zaman en önemli kriter olmadığına, hatta bunun zaman zaman iş performansına zarar verebileceğine değiniyor. Her yıl personelinin sadece yüzde 4’ünün işten ayrılmasıyla gurur duyan Google, Silikon Vadisi’ndeki diğer şirketlere de, elemanlarının memnuniyetini yansıtan bu rakamlarla fark atıyor.
Etiketler: adsense, google, googlede calısmak
Kaydol: Yorumlar [Atom]